İCRACI SANATÇILARIN HAKLARI
Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu m. 80/1 hükmü bir fikir ve sanat eserini özgün biçimde yorumlayan, tanıtan, anlatan, söyleyen, çalan ve çeşitli biçimlerde icra eden kişileri sanatçı olarak nitelendirmektedir. Eser Sahibinin. Haklarına Komşu Haklar Yönetmeliği’nin 4/b maddesinde icracı sanatçılar; sanat eserleri ile folklor eserlerini özgün biçimde yorumlayan, tanıtan, anlatan, söyleyen, çalan ve çeşitli biçimlerde icra eden oyuncular, ses sanatçıları,. müzisyenler, dansçılar vb. diğer kişiler şeklinde tanımlanmışlardır. Bu bağlamda icracı sanatçılar; piyano, keman, viyola, flüt, davul, saz, mandolin gibi müzik aletlerini çalanlar; şarkıcılar, sahne oyuncuları; dansçılar, orkestra şefleri; tonmeisterler; tiyatro yönetmenleri; sinema ve tiyatro dekorcuları, şiir ve hikaye okuyanlar gibi eserin özgün biçimde icrasında katkı ve rol sahibi olan kimselerdir.
İcracı sanatçıların hakları, eser sahibinin hakları gibi manevi ve mali olmak üzere iki tür yetkiden oluşmaktadır.
Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 4630 sayılı Kanun’la değişik 80. maddesi “İcracı sanatçılar, mali haklardan bağımsız olarak ve bu hakları devretmelerinden sonra dahi, tespit edilmiş icraları ile ilgili olarak uygulama şartlarının. gerektirdiği durumlar hariç, icralarının sahibi olarak tanıtılmalarını ve icralarının kendi itibarlarını zedeleyebilecek şekilde tahrif edilmesi ve bozulmasının önlenmesini talep etme hakkına sahiptirler” şeklinde bir düzenleme getirmiştir. Kanun böylece manevi nitelikli haklardan “adın belirtilmesini talep” ve “icranın bütünlüğünün korunması“ gibi önemli iki hakka yer vermiş bulunmaktadır.
O halde hukukumuza göre icracı sanatçılar, ses kaydedici ortamlara tespit yapılan icraları ile ilgili olarak icranın sahibi olarak tanıtılmalarını istemek ve kendi itibarlarını zedeleyecek şekilde icraların tahrifini önlemek hakkına sahip olacaklardır. Eser sahipliğinde olduğu gibi icracının da yaptığı icralarda adının belirtilmemesi, onun manevi haklarına tecavüz teşkil eder. Aynı şekilde bir icracı sanatçıya ait icranın, başka bir kişi tarafından, onun özgün icrasının tahrifi anlamına gelecek şekilde yorumlanması, icracı sanatçının manevi haklarına saldırı oluşturur.
4630 sayılı Kanun manevi haklar yanında, icracı sanatçılar için mali hakları da tanımıştır.
Buna göre bir eser sahibinin izniyle icracı sanatçı icranın tespit edilmesine, bu tespitin çoğaltılmasına, satılmasına, dağıtılmasına, kiralanmasına ve ödünç verilmesine, işaret, ses ve/veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletimine ve yeniden. iletimine ve temsiline izin verme veya yasaklama hususunda münhasıran hak sahibidir” (FSEK m. 80/A-2). İcracı sanatçı ayrıca “yurt içinde henüz satışa çıkmamış veya başka yollarla dağıtılmamış tespit edilmiş icralarının, aslı veya çoğaltılmış .nüshalarının satış yoluyla veya diğer yollarla dağıtılması hususunda izin verme veya yasaklama hakkına sahiptir” (FSEK m. 80/A-3). Kanun icracı sanatçılara bunun yanında, icralarını elektronik ticaret yoluyla satma, satışa sunma ve dijital ortamlarda üçüncü kişilerin erişimine sunmak suretiyle umuma iletilmesine izin verme veya yasaklama hakkı tanımıştır (FSEK m. 80/A-4). Sonuç olarak FSEK 80.
maddesi ile komşu hak sahibi olan icracı sanatçıların mali haklarını; icranın temsil edilmesi (canlı icra), icranın tespiti (ses veya görüntü nakline yarayan araçlara kaydedilmesi), tespitin çoğaltılması, yayılması (dağıtılması, satılması), kiralanması veya ödünç verilmesi, ses, işaret ve/veya görüntü nakline yarayan vasıtalarla topluma iletilmesi veya yeniden yayım yoluyla iletilmesi, yurt içinde satışı veya diğer yollarla tedavüle konulması, elektronik ticaret yoluyla satışı, satışa sunulması ve dijital ortamlarda gerçek kişilerin emrine sunulması şeklinde sıralayabilmek mümkündür.